3 Ocak 2008 Perşembe

Solun Fotoğrafı - Nilgün Cerrahoğlu

Solun Fotoğrafı

Nilgün Cerrahoğlu
<I>30.07.2007 Cumhuriyet</I>

'90'lı yıllar ortasında Felipe Gonzalez 'le özel bir görüşme ayarlamak isteyen Baykal 'la bir öğle yemeği yemiştik.

Gonzalez deneyimine CHP liderinin gösterdiği ilgiyi coşkuyla karşılamıştım...

Yemek sonunda içimdeki coşku, yerini düş kırıklığına bırakmıştı.

İspanya'daki demokrasi mucizesinin içeriğinden çok, Baykal'ın heyecanının Gonzalez'le bir fotoğraf karesinde yan yana gelmekten ibaret olduğunu fark etmiştim çünkü; <I>"Avrupa sosyal demokratlarının güçlü lideriyle yan yana bir hava yakalamak!" </I>

Edindiğim izlenime göre, Baykal'ın derdi günü buydu...

Daha sonra İtalya'nın <I>"Zeytin Ağacı"</I> ve Prodi deneyimiyle ilgilenen başka liderlerle karşılaştım.

Onlar da İtalya'ya gittiler geldiler. Prodi'yi gördüler.

<I>"Zeytin Ağacı"</I> kitapçığını Türkçeye çevirtip döndüler.

Bu çabalara bir yerde <I>"çekingen başlangıç adımları" </I>gözüyle de bakılabilir. Ancak son tahlilde mesele, ne demokratik sol programları ders kitabı gibi Türkçeye çevirtmek, ne gazete sayfalarında <I>"Filanca liderle görüştü!"</I> şeklindeki haberlere malzeme sağlamaktan ibaret.

Çeyrek asır önce, Gonzalez'i mutlak çoğunlukla iktidara getiren '82 seçimleri arifesinde; kendisine niye <I>"daha sol bir program seçmediğini"</I> sormuştum:

Aldığım yanıt, o gün bugün kulağıma küpe olmuştur:

<I>"İspanya gibi demokrasiye yeni geçen bir ülkede solun mücadelesi"</I> demişti Gonzalez; <I>"her şeyden önce demokrasinin derinleştirilmesi, yerleştirilmesi, devletin modernleştirilmesiyle başlar!" </I>

Yani <I>"tam, gerçek demokrasinin" </I>olmadığı bir yerde; -eşyanın tabiatı gereği- <I>"sol" </I>diye bir şey olamaz ve soldan bahsedilemez. Siyaset-düşünce yelpazesinin <I>"tüm renklerini eksiksiz kavrayan, kapsayan demokrasinin önü açılacak"</I> ki bir de <I>"solu" </I>olsun!

<I>"Sol"</I> denen şey; demokrasiye geç giren ülkelerde ancak <I>"demokratikleşmenin a-b-c'sinden"</I> başlayarak inşa edilebiliyor...

İspanya deneyimi bana bunu öğretti.

'90'lı yıllardan sonra İtalya'da Prodi'nin <I>"Zeytin Ağacı"</I> tecrübesini izledim.

İtalya'nın temelde gecikmiş bir <I>"demokratikleşme"</I> sorunu falan yoktu. Ama Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla deprem yaşayan sağ-sol partilerin kriziyle bir <I>"</I> Berlusconi <I>meselesi" </I>baş göstermişti.

Ülkenin bir numaralı medya patronu, popülist söylemlerle seçmenleri avucuna almış; her derde deva <I>"kurtarıcı" </I>kontenjanından -siyasi/ekonomik- iktidarı ele geçirmişti.

<I>"Zeytin Ağacı" </I>da İtalya'yı <I>"kurtarıcıdan kurtarmak operasyonuna"</I> odaklanmıştı.

Vahşi kapitalizmin denetiminden refah devletine, dış politikaya ... birbirinden farklı söylem ve duruşlar sergileyen irili ufaklı partileri, seçmen karşısında <I>"tek sese" </I>dönüştürecek ortak bir platform oluşturmak...

Berlusconi karşıtlığının böyle bir platformu bir arada tutacak <I>"ortak tutkalı"</I> yaratmakta yeterli olmayacağını gören Zeytin Ağacı lideri, derhal bir <I>"ortak program" </I>arayışına girdi.

<I>"Programı" </I>oluşturmak için, işe nabız tutarak, tabandan başladı.

100 İtalyan kentini boydan boya otobüs ve bisikletle gezdi. Aylarca İtalyan seçmenlerin sorunlarını, taleplerini dinledi.

Yaşadığı şehir Bologna'da -internet üzerinden diğer kentlerle bağlantılı- büyük bir <I>"araştırma merkezi"</I> kurdu.

Eğitim, sağlık, çevre, ulaşım, sosyal güvenlik, emeklilik sisteminde reform gibi konular üzerinde -tabandan yukarıya iletilen ihtiyaç/talepler doğrultusunda- 180 sayfayı bulan ve ileri aşamalarda süzülerek, işbaşındaki hükümet programına dönüştürülen bir program oluşturdu. Partiler bu program temelinde bir araya geldiler.

<I>"Zeytin Ağacı"</I> nın sonuca giden başarısının kaynağında, ileri bir <I>"katılımcı demokrasi"</I> ve <I>"özgür tartışma ortamı"</I> var...

Program kitapçıkları çevirerek, onla bunla buluşarak olmuyor bu işler...

Bize <I>"katılımcı demokrasinin önşartlarını" </I>yaratacak lider lazım.

Hiç yorum yok: