3 Ocak 2008 Perşembe

Atatürk'ten Baykal'a CeHePe

Atatürk’ten Baykal’a CeHePe...

Ulusal Bağımsızlık Savaşı’ndan günümüze geçen sürece damgasını vuran en uzun ömürlü örgüt CHP’dir. Tarihçesine baktığımızda 9 Eylül 1923’te Halk Fırkası adıyla kurulan, 1924’te de Cumhuriyet Halk Fırkası adını alan CHP, 12 Eylül faşizminin Amerikan çocukları tarafından 16 Ekim 1981 tarihinde kapatıldı. Reankarnasyonu ise 9 Eylül 1992’de gerçekleşen CHP, günümüze kadar ağırlıklı olarak Deniz Baykal modeliyle yönetildi.

CHP’nin kuruluşunda başlangıç ilkeleri Cumhuriyetçilik, Halkçılık ve Milliyetçilik’ti. Bir yıl sonra bunlara Devletçilik, Devrimcilik ve Laiklik de eklenerek 6 Ok oluştu.

Atatürk’ün ölümüne kadar bu ilkeler hayatta kaldı; ancak 11 Kasım 1938 sabahı, Türkiye’nin Atatürk devrim ve ilkelerinden geriye dönüşünün başlangıç tarihi oldu.

Ulusal Bağımsızlık Savaşı sürecinde Atatürk’ün yanında yer alan ancak mandacı fikirleriyle tanınan İsmet İnönü, demokrasi aşkıyla çok partili sisteme geçişin zeminini oluşturmakla birlikte Türkiye’yi ABD’ye bağlayan Demokrat Parti idaresine halkı teslim eden bir kişilik olarak da geçmiştir tarihe.

Bayar-Menderes faşist diktatörlüğü ancak bugün CHP’nin bile adını unuttuğu 27 Mayıs Devrimi ile yerle bir edilebilmiştir. Bir başka söylemle, İnönü’nün yarattığı pisliği Türk Ordusu temizlemek zorunda kalmıştır. Menderes, Zorlu, Polatkan üçlüsü cezalarını idam edilerek öderken, Celal Bayar’ın cezası müebbete çevrilmiş ve İnönü, tam bu noktada o kuyudan adam çıkarma operasyonunda başrol almıştır.

Bir faşist diktatörü idamdan kurtaran İnönü, her ne hikmetse, pırıl pırıl vatansever üç gencimizi idam edilmekten kurtaramamıştır.

Zaten darağacındaki fidanlarımız da Bursa Nutku’nun özüne bağlı kalarak, kimseden aman dilemeden “Bağımsız Türkiye” sloganlarıyla yürümüşlerdir cellatların üstüne..

CHP, 12 Eylül faşist darbesine zemin hazırlayan etkenlerden biri olmuş, ancak 12 Eylülcülere karşı direnememiştir. Atatürk’ün partisi 16 Ekim 1981’de c**tacılar tarafından kapatılırken, tevekkel demokrasi kahramanları, samanlık kahramanı Ertuğrul Kürkçü gibi pusup kalmışlardır.

CHP’nin 12 Eylül faşist darbesinden sonra başlayan suskunluğu 9 Eylül 1992’de yeniden siyasal yaşama girmesiyle bozulsa da, kaderi değişmemiş ve CHP bir türlü Atatürk’ün ve halkın partisi olamamıştır. Hizipçi yönetimler ve partiiçi muhalefet kendi işleriye meşgul olmaktan, “küçük olsun, benim olsun” demekten vazgeçemediği için parlamento dışında bile kalmayı başarmıştır.

Atatürk’ün kurduğu Meclis’te Atatürk’ün partisinin olmayışı gibi bir mucizeyi gerçekleştiren Baykal ve ekibi, halkın taleplerini gündeme getirip bu yolda mücadele etmediği için hep anamuhalefet olarak kalmıştır.

Gelecekte de CHP’ye muhalefet gözükmektedir; çünkü CHP ayağına kadar gelen bir olanağı elinin tersiyle itmiştir..

Menderes gibi gelen ama kaçınılamaz olarak Menderes gibi gidecek olanlar, Türkiye’yi Kürt-İslamcı bir faşist diktatörlüğün eşiğine getirirken sinei milete dönmeyen ve Meclis’i boşaltmayan CHP, yapay ve ilkesiz birlikteliklerle Türkiye’nin geleceğini çizemez. Aksine kendi hazin sonunu hazırlar...

turksolu.org

Hiç yorum yok: